9789753626880
687103
https://www.kasemkitap.com/mor-murekkep
Mor Mürekkep
156.00
Mor Mürekkep, birbirinden bağımsız konulardan bahseden ama bütünü dikkate alındığında ortak bir ruh etrafında öbeklenen denemelerden oluşuyor. Kimi zaman bir renk, kimi zaman bir kitap veya bir şahıs, kimi zaman da edebi bir sanattan hareketle farklı zaman ve duygusal iklimlerde kaleme alınan bu denemelerde her şeyden önce kıvrak ve akıcı bir Türkçe, bilgi dağarcığınızı zorlayan ve harekete geçiren bir birikimle karşılaşacaksınız. Mor Mürekkepin çağrışımları okkasında duramayacak kadar zengin ve derin.
MOR MÜREKKEP HAKKINDA BASINDA ÇIKAN HABERLER
Bazı yazarlar vardır açtıkları dünyalar için "gizli bir teşekkür büyütürüz içimizde. Kalemlerinin büyüsüne kapılır, bu büyünün etkisiyle yeni yapıtlarını bekleriz hep. Nazan Bekiroğlu. Nun Masalları" ve "Nigâr Hanımla böyle bir etki yapmıştı üzerimizde. Şimdi Mor Mürekkeple geliyor. Mor Mürekkepin efsûnuyla kaldırıyor yüreğimizi. Mor Mürekkep, Nazan Bekiroğlunun hikaye tadındaki denemelerinden oluşuyor. Deneme türünün o sıcak, o samimi atmosferini sunuyor bize. Türkiyede daha şimdiden geleceğe kalacak bir üslup olarak selamlayabiliriz Bekiroğlunun yazılarını. Batı ve Doğu edebiyatlarını aynı ölçüde yansıtması, sonra dramatik anlarını gözümüzün önünde serişi, kimi zaman şiirleşen anlatımla okuma zevkinin zirvelerine taşıyor bizi. Timaş Yayınlarının estetik sunumuyla Mor Mürekkep kitapçılarda Aksiyon Dergisi
Başka bir yazımda da Nazan Bekiroğlunun bir hikâye ve deneme yazarı olarak geçmişi sorgulayıcı bir tavrı benimsediği, hayran olduğu ve derinden etkilendiği Tanpınar gibi, geçmişte yaşamayı, fakat orada kalmayıp bugüne bir şeyler taşıyarak yeni şeylere "dönüştürmeyi" çok iyi bildiğini yazmış ve şöyle devam etmiştim:
"Ne pasif bir hayranlık, ne anlamsız bir düşmanlık, önce anlamak ve anladığını iyi ifade etmek, iyi ifade edememenin bir yazar için nasıl dayanılmaz bir sancı olduğunu, esasen sanatın bu sancıdan, en iyi ifâdeyi bulma cehdinden doğduğunu da biliyor. Cemil Meriçin deneme üslubunu benimsemiş; eksilte eksilte yazıyor, yani yazdıklarının en acımasız eleştirmeni kendisi. Sade ve çocuksu bir cümlenin, sadelikteki beşerinin peşinde. Peki bunu başarabiliyor mu ? Hem de nasıl inanmazsınız. Nun Masallarını ve Zamandaki Mor Mürekkep yazılarını okuyunuz.
Nazan Hanımın. pazar günleri bu sayfanın sol üst köşesinde yazdığı Mor Mürekkep yazıları, aynı adla kitap oldu. Şiir tadında tam altmış yedi deneme. Nefis bir Türkçe. Zengin bir kültür, hayal gücü, ince bir duyarlılık ve ayrıntılara nüfuz eden olağanüstü bir dikkat Yani iyi bir yazar için ne gerekiyorsa hepsi bir arada. Özellikle gençlerin mutlaka okumaları gereken bir kitap. Ayvazoğlu Beşir; "İki Güzel Kitap"
Gelelim Mor Mürekkepe. Soralım neden mürekkep ve niye mor "Mürekkep neredeyse tarihe karışıyor. Kağıda düştükten biraz sonra rengini mora teslim eden sabit kalemler de öyle. Hele mor mürekkep. Aramaya kalkışsanız kırtasiyeci yüzünüze bir garip bakacak. Yine de ben işte, bütün bunları yazdım. Yazdıklarımın bir kısmım kalemime mor mürekkebi çekmeden önce ben de bilmiyordum. yazarken öğrendim. Bir kısmım ise biliyordum. Keder gözyaşlarının mor olduğunu biliyordum örneğin. Gözyaşları mor olan teyzeler de vardı hayatımda. İkiye katlanmış kağıtlar arasında bir damla mor mürekkeple oyalanan bir çocuktum. Buyurun işte burası benim içim. Bunlar ters ayaklı cücelerim. Şu köşede gece kelebeklerim, şunlar da devlerim, perilerim ve cinlerim."
Fevkalade emniyetteyim. "Helal ettim gitti aklımı". Anlatmalıyım. Ne zaman kitap olacak da bir gecede okuyacağız derken vitrinde bir Mor Mürekkep. Mor Mürekkepi kitapçıdan alınca zaman kaybı olmasın diye belediye otobüsünde başlıyorum okumaya. Gariptir kitap yine bir belediye otobüsünde bitiyor. Her yazının bitiminde -Bunlara deneme mi diyelim. hikaye mi.. Peki ne?- yeni bir film izlemiş bir sinema düşkünü gibi tedailerin sonsuz koridorlarında dolaşmaya başlıyorum. Ateş üzerinde mumdan bir gemiyim. Elindeki incileri denize atan bir Sultan İbrahim. Rahmet olması için duasına çıktığım yağmurda boğulabilirim. Hiç emniyette değilim. Hele nakkaşlığım... Kendi içimde kanattığım bir ormanın en ucunda ille de gökyüzünü boyamam nakkaş olduğumdan. Nakkaşlığımdan. Tam anlamıyla tamamlayıp çizdiğim her şeyde eksik kalışım... Ah nakkaşlığım...
Başa dönelim. Hayat ve kelimelere... Yaşı kırka gelen adamın münzevi çabasına... Ve bir çiçek ismi kelebek. Söze hayatın fedası. Yazı için tüketilen ömür ve niçin. "... Çünkü içinden bir cehennem geçen ve cehennemin içinden geçen, cehennemi anlatmayı aklından geçirmez. Cennette yaşayan da yazmaz. Arşimede çok da aldanmayın. Bulan her zaman çığlık atmaz. Sessiz sedasız yaşayıp gider. Öyleyse yaşayan yazmaz ve ölen de yazmaz. Ölmemek isteyen yazar. Ölmeyi bilmeyen, ölmeyi beceremeyen..."
Ölmemek isteyen yazardan bir soru; "Sadece güzel düşler mi kaydedilecek rüya defterine?"
Ölmeyi beceremeyen okurdan bir cevap; elbette...
Kara bir denizin maviliğine bakan açık bir pencereden yeryüzü insanlarının içine dolan bir meltem Mor Mürekkep. Akşam ve sabah, yağmur ve güneş... Her daim yeni bir melodi. Bir martı çığlığı değil, belki bir serçe... Kimi zaman bir gül ve kimi zaman masum bir papatya çimlerin üzerinde...
Engin. F. Halid; "Mor Mürekkep Ya !"
Mor Mürekkep, birbirinden bağımsız konulardan bahseden ama bütünü dikkate alındığında ortak bir ruh etrafında öbeklenen denemelerden oluşuyor. Kimi zaman bir renk, kimi zaman bir kitap veya bir şahıs, kimi zaman da edebi bir sanattan hareketle farklı zaman ve duygusal iklimlerde kaleme alınan bu denemelerde her şeyden önce kıvrak ve akıcı bir Türkçe, bilgi dağarcığınızı zorlayan ve harekete geçiren bir birikimle karşılaşacaksınız. Mor Mürekkepin çağrışımları okkasında duramayacak kadar zengin ve derin.
MOR MÜREKKEP HAKKINDA BASINDA ÇIKAN HABERLER
Bazı yazarlar vardır açtıkları dünyalar için "gizli bir teşekkür büyütürüz içimizde. Kalemlerinin büyüsüne kapılır, bu büyünün etkisiyle yeni yapıtlarını bekleriz hep. Nazan Bekiroğlu. Nun Masalları" ve "Nigâr Hanımla böyle bir etki yapmıştı üzerimizde. Şimdi Mor Mürekkeple geliyor. Mor Mürekkepin efsûnuyla kaldırıyor yüreğimizi. Mor Mürekkep, Nazan Bekiroğlunun hikaye tadındaki denemelerinden oluşuyor. Deneme türünün o sıcak, o samimi atmosferini sunuyor bize. Türkiyede daha şimdiden geleceğe kalacak bir üslup olarak selamlayabiliriz Bekiroğlunun yazılarını. Batı ve Doğu edebiyatlarını aynı ölçüde yansıtması, sonra dramatik anlarını gözümüzün önünde serişi, kimi zaman şiirleşen anlatımla okuma zevkinin zirvelerine taşıyor bizi. Timaş Yayınlarının estetik sunumuyla Mor Mürekkep kitapçılarda Aksiyon Dergisi
Başka bir yazımda da Nazan Bekiroğlunun bir hikâye ve deneme yazarı olarak geçmişi sorgulayıcı bir tavrı benimsediği, hayran olduğu ve derinden etkilendiği Tanpınar gibi, geçmişte yaşamayı, fakat orada kalmayıp bugüne bir şeyler taşıyarak yeni şeylere "dönüştürmeyi" çok iyi bildiğini yazmış ve şöyle devam etmiştim:
"Ne pasif bir hayranlık, ne anlamsız bir düşmanlık, önce anlamak ve anladığını iyi ifade etmek, iyi ifade edememenin bir yazar için nasıl dayanılmaz bir sancı olduğunu, esasen sanatın bu sancıdan, en iyi ifâdeyi bulma cehdinden doğduğunu da biliyor. Cemil Meriçin deneme üslubunu benimsemiş; eksilte eksilte yazıyor, yani yazdıklarının en acımasız eleştirmeni kendisi. Sade ve çocuksu bir cümlenin, sadelikteki beşerinin peşinde. Peki bunu başarabiliyor mu ? Hem de nasıl inanmazsınız. Nun Masallarını ve Zamandaki Mor Mürekkep yazılarını okuyunuz.
Nazan Hanımın. pazar günleri bu sayfanın sol üst köşesinde yazdığı Mor Mürekkep yazıları, aynı adla kitap oldu. Şiir tadında tam altmış yedi deneme. Nefis bir Türkçe. Zengin bir kültür, hayal gücü, ince bir duyarlılık ve ayrıntılara nüfuz eden olağanüstü bir dikkat Yani iyi bir yazar için ne gerekiyorsa hepsi bir arada. Özellikle gençlerin mutlaka okumaları gereken bir kitap. Ayvazoğlu Beşir; "İki Güzel Kitap"
Gelelim Mor Mürekkepe. Soralım neden mürekkep ve niye mor "Mürekkep neredeyse tarihe karışıyor. Kağıda düştükten biraz sonra rengini mora teslim eden sabit kalemler de öyle. Hele mor mürekkep. Aramaya kalkışsanız kırtasiyeci yüzünüze bir garip bakacak. Yine de ben işte, bütün bunları yazdım. Yazdıklarımın bir kısmım kalemime mor mürekkebi çekmeden önce ben de bilmiyordum. yazarken öğrendim. Bir kısmım ise biliyordum. Keder gözyaşlarının mor olduğunu biliyordum örneğin. Gözyaşları mor olan teyzeler de vardı hayatımda. İkiye katlanmış kağıtlar arasında bir damla mor mürekkeple oyalanan bir çocuktum. Buyurun işte burası benim içim. Bunlar ters ayaklı cücelerim. Şu köşede gece kelebeklerim, şunlar da devlerim, perilerim ve cinlerim."
Fevkalade emniyetteyim. "Helal ettim gitti aklımı". Anlatmalıyım. Ne zaman kitap olacak da bir gecede okuyacağız derken vitrinde bir Mor Mürekkep. Mor Mürekkepi kitapçıdan alınca zaman kaybı olmasın diye belediye otobüsünde başlıyorum okumaya. Gariptir kitap yine bir belediye otobüsünde bitiyor. Her yazının bitiminde -Bunlara deneme mi diyelim. hikaye mi.. Peki ne?- yeni bir film izlemiş bir sinema düşkünü gibi tedailerin sonsuz koridorlarında dolaşmaya başlıyorum. Ateş üzerinde mumdan bir gemiyim. Elindeki incileri denize atan bir Sultan İbrahim. Rahmet olması için duasına çıktığım yağmurda boğulabilirim. Hiç emniyette değilim. Hele nakkaşlığım... Kendi içimde kanattığım bir ormanın en ucunda ille de gökyüzünü boyamam nakkaş olduğumdan. Nakkaşlığımdan. Tam anlamıyla tamamlayıp çizdiğim her şeyde eksik kalışım... Ah nakkaşlığım...
Başa dönelim. Hayat ve kelimelere... Yaşı kırka gelen adamın münzevi çabasına... Ve bir çiçek ismi kelebek. Söze hayatın fedası. Yazı için tüketilen ömür ve niçin. "... Çünkü içinden bir cehennem geçen ve cehennemin içinden geçen, cehennemi anlatmayı aklından geçirmez. Cennette yaşayan da yazmaz. Arşimede çok da aldanmayın. Bulan her zaman çığlık atmaz. Sessiz sedasız yaşayıp gider. Öyleyse yaşayan yazmaz ve ölen de yazmaz. Ölmemek isteyen yazar. Ölmeyi bilmeyen, ölmeyi beceremeyen..."
Ölmemek isteyen yazardan bir soru; "Sadece güzel düşler mi kaydedilecek rüya defterine?"
Ölmeyi beceremeyen okurdan bir cevap; elbette...
Kara bir denizin maviliğine bakan açık bir pencereden yeryüzü insanlarının içine dolan bir meltem Mor Mürekkep. Akşam ve sabah, yağmur ve güneş... Her daim yeni bir melodi. Bir martı çığlığı değil, belki bir serçe... Kimi zaman bir gül ve kimi zaman masum bir papatya çimlerin üzerinde...
Engin. F. Halid; "Mor Mürekkep Ya !"
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.