9789750807077
681654
https://www.kasemkitap.com/karincanin-su-ictigi-bir-ada-hikayesi-2
Karıncanın Su İçtiği; Bir Ada Hikayesi 2
90.45
Karıncanın Su İçtiği, beklemenin ve sabrın romanıdır. Savaştan dönmeyen yakınlarını bekleyen kadınların, yurduna dönmeyi bekleyen sürgünlerin, denizi bekleyen balıkçıların, aşkı bekleyen yüreklerin sonsuz bir sabırla hayata duydukları inanç, adanın doğasına, insanlarına duyulan sevgiyle aydınlanır.
"Yaşar Kemal in romanı vahşi ve muhteşem bir türküye benziyor. Güçlü, yalın ve insanı deli eden..." - Die Weltwoche, (İsviçre)
"Yaşar Kemal büyük bir yazardır. Onun eserlerini okumak, zengin kazanımlar sağlayan büyük bir serüvendir." - Fönstet, (İsveç)
"Yaşar Kemal in eseri, büyük bir tuval üzerinde her santimine ayrı titizlik gösterilerek hazırlanmış bir tablo gibidir." - - Paul Theroux, The New York Times, (A.B.D.)
Tadımlık:
Kayık gecenin içinden yavaş yavaş çıktı. Deniz süt beyazdı. Gökte üst üste kayan yıldızlar bir ışık patlamasıyla denize dökülüyordu. O anda da ince bir sisin arkasından belli belirsiz bir ada ortaya çıktı. Kayıktaki adam yavaşça kürekleri denize indirdi. Olduğu yerde bir süre durdu kaldı. Sağa sola yorgun bakıyordu. Arka arkaya üç balık fırladı havaya. Üçü de pembe bir pırıltıdaydı. Üç yerden arka arkaya üç kuş sesi geldi. O anda da deniz menekşeye kesti.
Yorgun adam dirildi, küreklere yapıştı. Deniz daha da beyazladı. Kürekteki adam bir ışığa girdi çıktı. Karşı dağın başı ağarır gibiydi. Gözlerinin önünden incenin incesi al bir çizgi uğunarak uçtu gitti. Şaşkına dönen adam gene kürekleri bıraktı. Adanın burnundaki nar bahçesinin tepeleme yığılmış çiçeklerinin alı denizin dibine çökmüştü. Denizden arka arkaya üç balık fırladı, üçü de al bir çizgide parladı söndü. Seher yeli ılık, tuzlu bir deniz kokusu getirdi kıyılardan, ot, kekik, adaçayı, çiçek kokusuna karışmış.
Başıboş kalmışcasına kayık döne dolaşa kıyıya kadar gitti, kayığın burnu kayalıklara vuruncadır ki adam kendine geldi, ayağa kalktı. Kayık belli belirsiz sallanıyordu. Menevişlemiş deniz, mosmor olmuş karşı dağ, dağın başından ucu gözüken bakır rengi güneş, çok uzaklarda tüten bir gölge ardında kalmış, kalmış da gelip denizin ortasına oturmuş sallanan ulu bir ağaç, alacakaranlıkta kıyıya sıralanmış, bir yitip bir ortaya çıkan, bir büyüyüp bir küçülen, bir, ince bir sisin ardında kalan evler, evlerin arkasından gözüken hayal meyal tepe.
Kuçuk bir akıntı kayığı kıyıdan aldı usuldan içerilere çekti.
Kayık arada bir de kendi yöresinde dönuyordu. En küçük bir dalga gelip de kayığı sallasa adam düşecekti. Adam bir düşte, bir hayaldeydi. Bir türlü kendini toparlayamıyordu. Gözlerinin önunde karmakarış olmuş, üst üste yığılmış, gözlerini kamaştıran ışıklar, denizin dibine çökmüş serilmiş, üst üste yığılmış, bir yitip bir ortaya çıkan nar çiçekleri. Menevişlemiş balıklar denizin üstünde oynaşıyorlardı. Ortalık bir ışıltıya kesiyor, iliklerine kadar ışığa giriyor çıkıyor, karanlığa düşüyor, hemencecik de bir maviye dönüşüyordu. Dört bir yan maviye kesmişken az ötesinde arka arkaya, pul pul menevişli üç balık fırladı, ince bir yel esti, denizin yüzü kırıştı.
Karıncanın Su İçtiği, beklemenin ve sabrın romanıdır. Savaştan dönmeyen yakınlarını bekleyen kadınların, yurduna dönmeyi bekleyen sürgünlerin, denizi bekleyen balıkçıların, aşkı bekleyen yüreklerin sonsuz bir sabırla hayata duydukları inanç, adanın doğasına, insanlarına duyulan sevgiyle aydınlanır.
"Yaşar Kemal in romanı vahşi ve muhteşem bir türküye benziyor. Güçlü, yalın ve insanı deli eden..." - Die Weltwoche, (İsviçre)
"Yaşar Kemal büyük bir yazardır. Onun eserlerini okumak, zengin kazanımlar sağlayan büyük bir serüvendir." - Fönstet, (İsveç)
"Yaşar Kemal in eseri, büyük bir tuval üzerinde her santimine ayrı titizlik gösterilerek hazırlanmış bir tablo gibidir." - - Paul Theroux, The New York Times, (A.B.D.)
Tadımlık:
Kayık gecenin içinden yavaş yavaş çıktı. Deniz süt beyazdı. Gökte üst üste kayan yıldızlar bir ışık patlamasıyla denize dökülüyordu. O anda da ince bir sisin arkasından belli belirsiz bir ada ortaya çıktı. Kayıktaki adam yavaşça kürekleri denize indirdi. Olduğu yerde bir süre durdu kaldı. Sağa sola yorgun bakıyordu. Arka arkaya üç balık fırladı havaya. Üçü de pembe bir pırıltıdaydı. Üç yerden arka arkaya üç kuş sesi geldi. O anda da deniz menekşeye kesti.
Yorgun adam dirildi, küreklere yapıştı. Deniz daha da beyazladı. Kürekteki adam bir ışığa girdi çıktı. Karşı dağın başı ağarır gibiydi. Gözlerinin önünden incenin incesi al bir çizgi uğunarak uçtu gitti. Şaşkına dönen adam gene kürekleri bıraktı. Adanın burnundaki nar bahçesinin tepeleme yığılmış çiçeklerinin alı denizin dibine çökmüştü. Denizden arka arkaya üç balık fırladı, üçü de al bir çizgide parladı söndü. Seher yeli ılık, tuzlu bir deniz kokusu getirdi kıyılardan, ot, kekik, adaçayı, çiçek kokusuna karışmış.
Başıboş kalmışcasına kayık döne dolaşa kıyıya kadar gitti, kayığın burnu kayalıklara vuruncadır ki adam kendine geldi, ayağa kalktı. Kayık belli belirsiz sallanıyordu. Menevişlemiş deniz, mosmor olmuş karşı dağ, dağın başından ucu gözüken bakır rengi güneş, çok uzaklarda tüten bir gölge ardında kalmış, kalmış da gelip denizin ortasına oturmuş sallanan ulu bir ağaç, alacakaranlıkta kıyıya sıralanmış, bir yitip bir ortaya çıkan, bir büyüyüp bir küçülen, bir, ince bir sisin ardında kalan evler, evlerin arkasından gözüken hayal meyal tepe.
Kuçuk bir akıntı kayığı kıyıdan aldı usuldan içerilere çekti.
Kayık arada bir de kendi yöresinde dönuyordu. En küçük bir dalga gelip de kayığı sallasa adam düşecekti. Adam bir düşte, bir hayaldeydi. Bir türlü kendini toparlayamıyordu. Gözlerinin önunde karmakarış olmuş, üst üste yığılmış, gözlerini kamaştıran ışıklar, denizin dibine çökmüş serilmiş, üst üste yığılmış, bir yitip bir ortaya çıkan nar çiçekleri. Menevişlemiş balıklar denizin üstünde oynaşıyorlardı. Ortalık bir ışıltıya kesiyor, iliklerine kadar ışığa giriyor çıkıyor, karanlığa düşüyor, hemencecik de bir maviye dönüşüyordu. Dört bir yan maviye kesmişken az ötesinde arka arkaya, pul pul menevişli üç balık fırladı, ince bir yel esti, denizin yüzü kırıştı.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.