Enerji Kan Kokuyor Koronavirüs ve Biyokimyasal Savaşlar

Stok Kodu:
9786052173862
Boyut:
135-210-0
Sayfa Sayısı:
220
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2020-08-19
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
Kitap Kağıdı
Dili:
Türkçe
%35 indirimli
125,00
81,25
Aynı gün kargo
9786052173862
699776
Enerji Kan Kokuyor Koronavirüs ve Biyokimyasal Savaşlar
Enerji Kan Kokuyor Koronavirüs ve Biyokimyasal Savaşlar
81.25
Dünya geçmişine kısaca göz gezdirdiğimizde bir savaşlar tarihiyle karşılaşırız. Bu savaşların pek azı amaçsız gerçekleşmiştir. Özellikle sömürgeci imparatorlukların, evren üzerindeki doğal kaynaklara umarsızca hücum etmeye başladığı tarihten bugüne dek, insanların tükenmek bilmeyen doyumsuzluğu çok daha açık bir şekilde gözümüze çarpmaktadır. Savaşları ilginç kılan durum ise; bir enerji arayışı uğruna insanların yıllarca sürecek savaşlara girip bu savaşların yakıtını da yine bir başka kaynakları sömürerek elde etmek zorunda kalmalarıdır. İnsanoğlunun bitmek bilmeyen enerji isteği, bir döngü haline gelerek yeryüzünü bir felaket sahnesine çevirmektedir. Bugün bu felaketi, hayatlarının her anında, her zerresinde hisseden, belki de bizim habersiz olduğumuz milyonlarca insan yaşamaktadır. Bu felaketin izini ise küresel ısınma iddialarında aramamıza gerek yok. Felaket, Asya Kıtası'nın kalbindedir. Yaklaşık elli yıl önce Dünya'nın en büyük gölü olan Aral, bugün sularının yüzde doksanını yitirmiş durumdadır. Hiroşima halen akıllarda, Halepçe ise hemen yanı başımızda iken; her an bir Çernobil daha yaşamayacağımızı kim garanti edebilir? Irak'ta, Afganistan'da, Orta Asya'da ve Dünya'nın belki de ismini bile şimdiye kadar duymadığımız birçok yerinde, zihnimizin alamadığı vahşet dolu gelişmeler yaşanmaktadır. Her gün yüzlerce kişinin katledildiği haberini televizyonlardan duymak doğal kabul edilir olmuşken; bu çatışmaların, vahşice kıyımların altında tek bir gerçek yatmaktadır: Enerji. Artık enerji için ise devir, Biyokimyasal Savaş devridir. Keşke, savaşmanın bile ahlâki kuralları olsaydı.
Dünya geçmişine kısaca göz gezdirdiğimizde bir savaşlar tarihiyle karşılaşırız. Bu savaşların pek azı amaçsız gerçekleşmiştir. Özellikle sömürgeci imparatorlukların, evren üzerindeki doğal kaynaklara umarsızca hücum etmeye başladığı tarihten bugüne dek, insanların tükenmek bilmeyen doyumsuzluğu çok daha açık bir şekilde gözümüze çarpmaktadır. Savaşları ilginç kılan durum ise; bir enerji arayışı uğruna insanların yıllarca sürecek savaşlara girip bu savaşların yakıtını da yine bir başka kaynakları sömürerek elde etmek zorunda kalmalarıdır. İnsanoğlunun bitmek bilmeyen enerji isteği, bir döngü haline gelerek yeryüzünü bir felaket sahnesine çevirmektedir. Bugün bu felaketi, hayatlarının her anında, her zerresinde hisseden, belki de bizim habersiz olduğumuz milyonlarca insan yaşamaktadır. Bu felaketin izini ise küresel ısınma iddialarında aramamıza gerek yok. Felaket, Asya Kıtası'nın kalbindedir. Yaklaşık elli yıl önce Dünya'nın en büyük gölü olan Aral, bugün sularının yüzde doksanını yitirmiş durumdadır. Hiroşima halen akıllarda, Halepçe ise hemen yanı başımızda iken; her an bir Çernobil daha yaşamayacağımızı kim garanti edebilir? Irak'ta, Afganistan'da, Orta Asya'da ve Dünya'nın belki de ismini bile şimdiye kadar duymadığımız birçok yerinde, zihnimizin alamadığı vahşet dolu gelişmeler yaşanmaktadır. Her gün yüzlerce kişinin katledildiği haberini televizyonlardan duymak doğal kabul edilir olmuşken; bu çatışmaların, vahşice kıyımların altında tek bir gerçek yatmaktadır: Enerji. Artık enerji için ise devir, Biyokimyasal Savaş devridir. Keşke, savaşmanın bile ahlâki kuralları olsaydı.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat